GÜNCEL YAZILAR
-
Gazze'de son durumların bir değerlendirmesi / 05-04-2025
Gazze’de Son Durumların Bir Değerlendirmesi
Aksa Tufanı’nın İslami mücadele ve emperyalizme karşı direniş tarihinde neye tekabül ettiği nelere yol açtığını ifade etmek kolay olmasa gerek. Aksa Tufanı’nın küresel sistemde meydana getirdiği kırılma ve yeni bir dönem ve düzenin inşasına kapı aralayacak tetiklemeler yapmıştır.
Geride kalan 16 aylık süre zarfında, genel hatlarıyla Gazze’deki katliamlar, soykırım, Siyonist rejimin ırkçı bir ideolojik çerçevede yürüttüğü savaş stratejisi ABD’nin ve Batı Avrupa devletlerinin desteğiyle ayakta durabilmiştir. Tahran-Tel Aviv hattında karşılıklı restleşmenin ötesine gitmeyen bir danışıklı dövüş Gazze cihadını gölgeler gibi bir savaşa dönüşmek üzere iken Suriye devrimi olayları ters yüz etti. Gazze’nin son ateş kesle gelen bir başarı elde ettiği kanaatini taşıyoruz.
Aslında Aksa Tufanı Operasyonu’nun oluşturduğu etki alanı bütün bunların tamamını aşan bir niteliktedir. Hamas mensubu kardeşlerimizin direniş ruhu, mütevekkil ve cesur duruşu, Siyonistleri ve devletlerini “yolun sonuna mı geldik?” sorusuyla karşı karşıya getirmiştir. Hamas ve Aksa Tufanı aynı zamanda Ortadoğu’nun ve Arap halkının siyasal, toplumsal ve ekonomik dengelerini ciddi şekilde etkilemiş, küresel sistemi ve monarşik yönetimleri ve diktatör cumhuriyet rejimlerini sorgulanır duruma getirmiştir. Özellikle Suriye devriminin Arap halklarının uyanmalarına sebep olduğunu düşünüyoruz.
Siyonist devletin dinlerinden kaynaklı olarak yürüttüğü soykırımın farklı boyutları üzerinde durulduğunda 7 Ekim 2023’ten itibaren yaklaşık 60 bin Gazzeliyi katleden Siyonist yönetimin Gazze’de hayatı zor yaşanır bir hale getirmiştir. Kış Günlerinde insanlar evsiz barksız yıkık binalara sığınarak hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeyen bir saldırganlıkla Gazzelilere soykırım uygulayan Netanyahu hükümetinin aynı zamanda Gazze’de ağır çevre tahribatıyla benzeri görülmemiş bir yıkımı gerçekleştirdiği bütün dünya tarafından görülmektedir.
Gazze’de alt yapı büyük bir tahribata uğramış, su ve elektrik şebekeleri yok edilmiş, hastane, cami, hatta kilise, okul ve bakım evleri gibi yapıların yanında tarım alanları, hayvan barınakları ve bütün altyapıyı hedef alan Siyonist yönetim insanlığı utandırması gereken bir tahribat yapmış kısaca hayatı felç etmiştir. Ciddi hasar gören tarım arazileri artık kullanılacak gibi değildir. Tarım altyapısı şu an için istifade edilecek durumdan çıkmıştır. Zira atılan bombalar bu tarım alanlarında meydana gelen zehirlenmeler ve toprağın kimyasal maddelerden etkilenmesi sonunda zarar alabildiğince derinleşmiştir. Tarım Gazze halkının önemli bir geliri ve geçim kaynağıdır. Siyonistlerin aldıkları dini referans tamamen ırkçılığa dayalı olduğu için sadece insanları öldürmüyorlar, nesille birlikte ekini de yok ediyorlar. Sadece tarım arazilerini değil, aynı şekilde hayvan çiftliklerini hedef aldılar. Tarımın, hayvan çiftliklerinin yok edilmesinden maksatları insanları açlığa mahkûm etme stratejisi idi. Gençleri ve çocukları hedef almaları da ileride direnecek nesilleri azaltmaya yönelik bir düşmanlık tavrı idi.
7 Ekim 2023 sabahı, İzzeddin Kassam Tugaylarına bağlı birliklerin karadan, denizden ve havadan işgal altındaki kendi öz topraklarına yönelik gerçekleştirdiği eş zamanlı operasyon, son yüz yıllık Ortadoğu tarihinin en büyük olayı kabul edilmelidir. On yedi yıldır muhasara altında tutulan Gazze’de, Hamas’ın kendi kararıyla başlattığı ve başta “İslamî Cihad” olmak üzere diğer İslami direniş hareketlerinin de destek verdiği Aksa Tufanı hareketi gelecek nesiller tarafından çok konuşulacak ve önemli bir kalkışma olarak zihinlerde yer edecektir. Aksa Tufanı direnen bir neslin hareketi ve özgürlüğü gerçekleştirecek yeni bir nesli yetiştiren tarihi bir olay olduğu muhakkaktır. Aksa tufanı özelde Gazzeliler ve genelde bütün Müslümanlar için hayatı yenilemeye ve yeniden iman etmeye sebep oldu. Aksa tufanı ve Gazzeliler hayatımızı değiştirdiler, namazımızı, orucumuzu, infak anlayışımızı gözden geçirmemizi öğrettiler. Aksa Tufanı aynı zamanda kesin olarak Siyonist devletin sonunun başlangıcı bir hareket olarak tarihe geçecektir.
7 Ekim 2023 tarihi Batı medeniyetinin iflas ettiği, insanlığını ve vicdanını kaybettiği bir tarih olarak kayda geçmiştir. Gazze, sadece Siyonist terör devletine karşı değil, yedi düvele ABD ve bütün Batı Avrupa devletlerine karşı savaşmış ve direnişiyle küfre büyük bir meydan okumuştur. Aksa tufanı hareketi Batı medeniyetinin ikinci dünya savaşından sonra kendi elleriyle ortaya koyduğu değer diye dünyaya yutturduğu ilkeleri; insan hakları, Lahey adalet divanı, uluslararası ceza mahkemelerinin hiçbir değerinin kalmadığını bütün dünyaya göstermiştir. Diğer taraftan Siyonistlerin dünya siyasetinde gittikçe yalnızlaştığının da işaretini vermiştir. Yahudilerin kendi inançlarına göre kuracakları Siyonist ırkçı devletin sonunun “yalnızlaşma ile başlayacağı inancını” Tevrat’tan almaktadırlar. Tevvrat’ın verdiği habere göre “Kudüs bir anlaşmazlık konusu olacak ve dünya halkları Yahudilere karşı birleşecek, her taraftan kuşatılacaklarının korkusunu ve endişesini yaşayacaklar.” Zira yapılan bu zulüm, yönetimlerde kısmen görülmüş ama halklar bazında özellikle üniversite çevrelerinde İsrail’e karşı yükselen bir muhalefeti körüklemiş ve yalnızlaşmalarının ilk işaretleri ortaya çıkmıştır. Bu da Yahudileri kendi aralarında fikir ayrılıklarına düşürmüştür. Zira bir kısım Yahudiler “dünyada yalnızlaşmaktayız bu da sonumuzu getirecektir” deyip hükümeti suçlamaktadırlar. Aksa Tufanının en önemli kazanımlarından birisi de Yahudilerin görüş farklılıklarını harekete geçirmesi oldu. Bu da aynı zamanda Siyonist devletin ve yöneticilerinin gerçek yüzünü tüm dünyaya gösterdi. Artık Siyonistler Holokost mağduriyeti üzerinden Batı halklarının desteğini alamayacağı gibi, Gazze’de işlediği soykırım suçu ve ardı arkası kesilmeyen saldırılarla, uluslararası kamuoyu nezdindeki itibarını ve meşruiyetini kaybetmiş olacaktır.
Siyonist devletin Tahran, Güney Lübnan ve Beyrut suikastlarıyla yaptıkları yıkımlara bakılırsa Hamas tarafından kurulan alt yapı ve tüneller işgal devletinin sızmalarına imkan tanımayacak düzeyde sağlam bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. Beyrut’ta yeraltında 4 kat bodrumda Nasrallah’a ulaşmalarına rağmen Hamas’ın tünellerine uzanmaktan aciz kaldılar. Delici roketleri Tünelleri delemedi Hamas’ın tünellerdeki karargahına ulaşamadı. Bu da Siyonist ordunun çok da güçlü olmadığını göstermektedir.
Diğer taraftan da askeri çatışmalarda çok sayıda işgal ordusu askerî araçlarının etkisiz hale getirilmesi ordularının çok da güçlü olmadığını korkaklar ordusu olduğu, Hamas’ın elinde bulunan esirlerinin yerinin tespitinde Mossad ve CİA gibi istihbarat servislerinin üstün teknolojik imkanlarına rağmen aciz kaldığı açıktır. İşte bütün bu durumlar Hamas’ın İsrail’in istihbaratına ve hatta askeri stratejisine indirdiği büyük bir darbe olmuştur. Buradan hareketle, Aksa Tufanının öncelikle MOSSAD’ın psikolojik üstünlüğünü yerle bir etmeyi planlandığını görmekteyiz. Özellikle ilk günkü hareket bunu kanıtlamaktadır. Aksa tufanı sonrasında yaşananlar ve görülen gelişmeler Siyonist devletin dünya çapındaki önceki dönemlerde zannedilen gücünün büyük oranda zayıfladığı açık değil midir? Bütün istihbarat güçlerine ve ABD’nin sınırsız desteğine rağmen rehinelerin nerede olduklarını tespit edememeleri acizliklerinin en büyük işareti olup mağlubiyetlerini de ispat etmektedir.
İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan dünya düzenin adaletsiz bir düzen olup hiçbir fonksiyon icra edemediğini ispatlayan Aksa tufanı hareketidir. Batı Avrupa hükümetleri Siyonist devletin saldırgan ırkçı politikalarından desteğini geri çekmeseler de bu ülkelerin kamuoyunda Siyonist işgal stratejisine karşı çıkanların sayısının büyük bir artış gösterdiği muhakkaktır. Siyonistlerin 7 Ekim sonrasında dünyayı etkiledikleri söylem üstünlüğünün alabildiğince zayıfladığını açıkça görüyoruz.
Sabır ve direnişi hayatın bir tarzı olarak gören ve bunu yaşayan Gazze Müslümanları, kadını erkeği, çocuğu ve genci, ihtiyarı Aksa Tufanıyla dünya halkları gözünde ezberleri bozan bir etki oluşturdukları müşahede edilmiştir. Bu değerli insanların izzetli ve onurlu tavrı, bütün dünya halklarının mensup oldukları İslam dinini merak edip araştırmalarını sağlamış hatta bu merak sonunda yazılıp çizilenlere ve haberlere baktığımızda 50-60 bin kişinin İslam’ı seçtiğini görmekteyiz.
1987’deki Birinci İntifada’nın ardından sadece taş atan gençlerin olduğunu biliyoruz. Ama bugün bizzat kendi elleriyle tornacı tezgahlarında tünellerde ürettikleri ve bununla onlarca düşman tankını havaya uçurdukları YASİN 105 ROKET’lerini görüyoruz. Bu ümmet bilinciyle oluşan bir direniş hareketi olup işgali sonlandırma eylemidir.
Sonuç Olarak Batı Avrupa’nın ilkesiz devlet yöneticilerinin desteğiyle 1967’den beri durmadan işgal sınırlarını pervasızca genişleten ve Filistinlilerin hayatına acımasızca kast eden bir devlete karşı Hamas’ın ve bütün Gazze halkının direnişi, destan yazan stratejik bir hamledir. Gazze’deki bu acımasız abluka ve saldırıların hemen sona ermeyeceğini ve Mescid-i Aksa ile Kudüs’ün hemen kurtarılamayacağını Hamas yöneticileri çok iyi biliyorlar. Hamas gerek daha önceki eylemleri ve gerekse son olarak Aksa Tufanı ile savaş alanında belki herkesin kabulleneceği bir zafer kazanıp İsrail’i cephede yok edememiş olabilir. Fakat dünya insanlarının zihinlerine bir zafer imajı yerleştirdikleri muhakkaktır. 1 esir verip karşılığında 101 mahbusu kurtarması zafer değil midir? Bu mübadele, dünya esir mübadelesi tarihinde hiçbir zaman görülmemiş bir mübadele olmuştur.
İfade ettiğimiz gibi yedi düvele karşı savaşan ve güç dengesizliğinin açık olduğu bir savaş sonrasında Siyonist devleti barışa zorlayan bir Hamas ve Gazze halkı vardır. 16 ayda esirlerini kurtarmaktan ve Hamas’ın mekanlarına ulaşmaktan, kendi elleriyle öldürdükleri ölü askerlerinin bile cenazelerine ulaşmaktan aciz kalıp 1 esire karşı 101 Müslüman tutsağı serbest bırakmak zorunda kalan Siyonist devlet mağlup olmuş, kanaatimizce Hamas ve Gazze halkı büyük bir zafer kazanmıştır. Zaten esir mübadelesi sırasında gördüğümüz manzara bunu göstermektedir. Birileri saklanarak esir teslim ediyor, diğerleri ise şan ve izzetle gösteri alanına dönüştürdükleri merasimde moralleri güçlü bir tavır sergilemektedirler. Bu manzaralar kimin zafer kazandığını kimin yenik düşüp üzgün olduğunu, kimin sevinç yaşadığını gördük. Hamas İsmail Heniyye ve Yahya Sinvar başta olmak üzere Muhammed Dayf Ebu Halid, Mervan İsa Ebu’l-Berâ’, el-Aruri, Râid Sabit, Eymen Nevfel gibi en önemli birkaç liderini şehid verdi, biz bunu da takdir-i ilahi olarak görüyoruz. Uhud’ta Hz. Hamza şehid olmasaydı belki Mekke’yi fethetmek daha da gecikebilirdi. İnanıyoruz ki şehadet bir eylemdir, fetihler getirir.
7 Evladını şehid veren bir annenin ve babanın hikayeleri …. Ve bir çok hikayeler destan oldu…